Bütün dünyada yaşanan koronavirüs felaketi kapımızı çalınca asıl felaketin ne olduğunu tüm gerçekliği ile öğrendik. Felaket koronavirüsün kendisi değil, koronovirüs salgını karşısında gereken önlemleri almayan, alamayan ya da geç kalan hükumetlerdir.

Salgının ilk olarak görüldüğü yer olan Çin; birkaç haftada 120’den fazla ülkeye yayılan Koronavirüs ile ilgili salgının çıkış yeri olan Vuhan’da kontrol altına alındığını ve ölüm vakalarının neredeyse sıfırlandığını dünyaya duyurdu. Salgının nerede, nasıl başladığı, nasıl bir seyir izlediği, ne tür önlemler alındığı, kaç kişinin salgından etkilendiği, kaç kişinin tedavi gördüğü, kaç kişinin de hayatını kaybettiği gerçeğini dakika dakika tüm dünya ile paylaşan Çin; koronavirüs mücadelesinde tüm dünyaya adeta ışık oldu, yol gösterdi. Konuya gereken önemi gösteren, uyarılarla ilgili ciddi önlemler alan ülkeler salgını daha az hasarla atlatacak gibi görülüyor.
Salgının dünya ülkeleri arasındaki seyrini ve ülkelerdeki gelişim sürecini izlediğimizde konunun ciddiyetini, tehlikenin büyüklüğünü tüm çıplaklığıyla görmek mümkün. Bir kere şunu net olarak anlamamız gerekiyor; bu salgın bugünden yarına bitecek bir şey değil. Gerek dünya ekonomisinde, gerekse ülke ekonomilerinde büyük dalgalanmalar yaratacak. Siyasal bunalımlar oluşacak, birçok ülkede ekonomik krizler yaşanacak, hatta kıtlıklar başlayacak.
Peki, bağıra bağıra gelen koronavirüs tehlikesine karşı ülke olarak hazır mıyız? Gerçekçi olmak gerekirse “ Hayır!” Ne sağlık sistemi olarak hazırız, ne ekonomik yapı olarak hazırız, ne de siyasal irade olarak hazırız.
Her şeyden önce süreç şeffaf yönetilmiyor. Şu an koronavirüs hastalarıyla ilgili gerçek rakamlar ve bölgelere göre dağılımları bilinmiyor. Hastanelerden sızan haberler korkunç, sağlık personellerinin dahi kendilerini koruyamaz durumda olduğu söylentileri yayılıyor. İnsanlar sağlıklı bilgi alamadıkları için de ya panik halindeler ya da durumun ciddiyetinin farkında değiller.
Bugün için insanlara söylenen tek şey “ Sokağa çıkmayın” . Durumun ciddiyetini bilmeyen, yaklaşan büyük tehlikeyi görmeyen insanları evde tutabilir misiniz? Bir gün, iki gün, üç gün ya sonra? Sonra ne olacak?
Koronavirüs mücadelesinin ilk kuralı açık olunmalı, şeffaf olunmalı, gerçek rakamlar, hastanelerin kapasitesi, sağlık personeli sayısı, ekipmanlar, korunma yol, yöntemleri hepsi; ama hepsi tek tek açıklanmalı. Ancak o zaman insanları evde tutabilirsiniz. Tabii bir de işin ekonomik yanı var. Evde kalın dediğiniz insanların temel ihtiyaçlarını karşılayabilmelisiniz. İşyerini açmayan esnaf güvencede olduğunu bilmeli. Kredisini ödeyemeyen işletme devletin yanında olduğunu bilmeli. Evinde oturan insanlar yarın ne yiyeceğiz diye düşünmemeli. İnsanlar işimi kaybedersem ne yapacağım endişesi taşımamalı.
Peki, AKP bu kurallara uyuyor mu? Sizce süreci yeterince açık ve şeffaf yürütüyor mu? Halk tehlikenin farkında mı? Evinizde kalın denilen insanlar aç kalma korkusundan arındırılmış mı? Dışarı çıkmayan esnaf, tüccar borçlarımı nasıl öderim, sigorta primlerim, vergilerim nasıl ödenecek diye düşünme korkusunu atmış mı üzerinden?
Ya sağlık personeli? Her akşam saat 21 de alkışladığımız, canı pahasına mücadele eden sağlık personeli güvencede mi? Güvenli koşullarda görevini yapabiliyor mu? Yeterli ekipman var mı?
Sorular uzayıp gidiyor, ya cevaplar? Cevapları biliyor muyuz? Maalesef biliyoruz. AKP sınıfta kaldı… Salgının ilk görüldüğü günden bugüne resmi olarak açıklanan 5698 hasta sayısı 92 ölümlü sonuçtan sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı koronavirüs önlem paketi Ankara, İstanbul Belediyelerinin açıkladığı önlem paketinin çok çok gerisinde. Bugün ülkeyi Ankara ya da İstanbul Belediye başkanları yönetseydi bugünkü durumdan çok daha iyi durumda olur, geleceğe çok daha büyük umutlarla bakabilirdik. Ne yapalım, Allah yardımcımız olsun demekten başka çaremiz yok.