İğne iplik ile oluşan güzellik

tarafından
3973

Adana’nın tarihi mekânlarından Tuz Hanı’nın Restorasyon çalışması yapıldıktan sonra ki halini gördünüz mü bilmiyorum; ama mutlaka ziyaret etmenizi öneririm. Burada kişisel çabalarla oluşturulmuş bir sergi var. Hemen herkesin bir şekilde gördüğü; ancak nasıl ve hangi yöntemlerle, hangi malzemeler kullanılarak, hangi motiflerin işlendiği ve her bir motifin neyi ifade ettiği pek bilinmeyen “oya işleri” sergileniyor.

 Serginin sahibi değerli bir dost Nurlu Erkan; sergiye gitme fırsatı ya da imkânı bulamayan siz değerli okurlarımız adına Nurlu Hanımı ziyaret ettik, sergiyi gezdik, sizler adına sorular sorduk.

Aldığımız randevuyla bir hafta sonu Tuz Hanı’nın yolunu tuttuk.  Saat: 12.30 civarı, Nurlu Hanım gülen yüzüyle kapıda karşılıyor bizleri. Tuz Hanından içeri girdiğiniz an; büyülü bir dünyaya adım atmış gibi hissediyorsunuz. Kapının üzerinde, pencere kenarında, duvarlar da, masa üzerlerinde renk renk ,desen desen “oya işleri”. Kısa bir nezaket sohbetinden sonra hiç vakit geçirmeden sorulara başlıyorum.  Kahvemizi içerken Nurlu Hanım büyük bir keyifle başlıyor sorularımıza cevaplamaya.

Metin Kala: Böyle bir sergi açmak nereden aklınıza geldi?

Nurlu Erkan: Metin Bey benim Oya İşlerine merakım çocuk denecek yaşlarda başladı. Biliyorsunuz ben Tarsusluyum, bizim bir yaylamız var; Namrun (Çamlı Yayla).  Yine bildiğiniz gibi bu bölgede ( Çukurova) yaşayan insanlar yazın kavurucu sıcağından kurtulmak için yaylara çıkar. Biz de her yaz bölgenin yakıcı sıcağından kurtulmak için Namrun Yaylasına çıkarız. İşte burada tanıştım “oya işleriyle”. Bu yörenin kadınlarının iğne ile ipliği bir araya getirerek adeta bir sanat eseri ortaya çıkardığını gördüm, gördükçe merakım ve ilgim arttı; araştırmaya başladım. Bu konuda kitaplar aradım ve Prof. Dr. Taciser Onuk’un Osmanlıdan Günümüze Oyalar kitabına ulaştım, araştırmalarımın kaynağını bu kitap oluşturdu.

Metin Kala: Sergi çalışmanız nasıl başladı?

Nurlu Erkan: İlk olarak “oya” işlerinden bir koleksiyon oluşturmak istedim, yaklaşık 3,5 yıldır oya işletiyorum bazen de satın alıyorum. Oldukça fazla araştırma ile birlikte, geniş bir koleksiyon sahibi olunca, bu bilgileri ve koleksiyonu meraklılarıyla paylaşmak istedim.  Tarihi Tuz Hanında yapılan restorasyon sonrasında vakıflar tarafından kiraya verileceğini öğrenince müracaat ederek burayı kiraladım ve oya işlerini sergilemeye başladım. 

Metin Kala: Bu kadarı yetecek mi size? Çok önemli; ekonomik, sosyal, kültürel gelişime katkı sağlayacak bir geleneğin ürünlerini sergilemişsiniz. Bu geleneğin kalıcı hale getirilerek, gelecek kuşaklara gelişmiş haliyle aktarılabilmesi adına yapmayı düşündüğünüz şeyler var mı?

Nurlu Erkan: Elbette var Metin Bey; öncelikle modern formatta bir “ Oya Müzesi” oluşturmak istiyorum. Daha sonra Adana’da  “ Oya Evi “ adını verebileceğim bir yer açarak hem”  oya” işinin gelişmesini sağlamak hem de bu işleri yapabilecek kadınları bir araya getirerek istihdam yaratmak istiyorum.

Metin Kala: Peki, Nurlu Hanım çok güzel bir sergi hazırlamışsınız, gelecekle ilgili çok da güzel projeleriniz var. Konuyu biraz daha açalım mı; bizlere oyanın tarihçesinden başlayarak oya çeşitleri, kullanılan araç gereç, kullanılan teknikler, kullanılan yerler hakkında bilgi verebilir misiniz? Bir de Namrun İğne Oyalarının farkı ne? Ya da farkı var mı?

Nurlu Erkan: Tamam Metin Bey sıkılmaz iseniz ben severek anlatırım.

Metin Kala: Sıkılmak ne kelime ben Oyanın büyülü dünyasındayım Nurlu Hanım.

Nurlu Erkan: Tamam o zaman, anlaştık. M.Ö. 2000 Yıllarına ait örnekleri tespit edilen oyaların ;12. Yüzyılda Anadolu’dan Yunanistan’a oradan da İtalya yolu ile Avrupa’ya geçtiği sanılıyor. Oya bir bezemedir. Süslemek anlamında kullanılan bu sözcük eski Türklerden günümüze kadar kullanıla gelir.

11.Yüzyıl Türkleri “ev bezendi” ” kadın bezendi” yani (uragat bezendi) (avrat bezendi) sözünü kullanıyorlardı. Mısırdaki Memluk Türklerinde de Oya sözü “Oyu” şeklinde telaffuz edilirdi. Kuman Türkleri kumaş ve taş üzerine nakış yapmak işine “ovuylamak” diyorlardı. Oya Kırkız Türklerinde “oyum” sözcüğü ile anlatılmıştır.

Metin Kala: Peki Oya çeşitleri var mı, varsa neye göre çeşitleniyor, adları nedir?

Nurlu Erkan: Elbette var. Kullanılan araç, gereç, teknik, yer ve kompozisyon şekillerine göre çeşitlenmiştir.

Kullanılan araca göre; Tığ Oyaları, İğne Oyaları, Mekik Oyaları, Firkete Oyaları, Mil Oyaları.

Kullanılan gerece göre; Boncuk Oyaları, Pul Oyaları, Koza Oyaları, İplik Oyaları, Mum Oyaları, Bez (kumaş) Oyaları, Kâğıt Oyaları

Kullanılan Tekniğe Göre; Dokuma Tekniği Yapılan Oyalar, Mekik Tekniği İle Yapılan Oyalar, Tığ (kroşe) teknikleriyle Yapılan Oyalar, Firkete Teknikleriyle yapılan Oyalar, İğne Teknikleriyle Yapılan Oyalar

Kullanıldıkları Yere Göre; Yemeni (yağlık) Oyaları, Taç Oyaları, Yatak Takımı Oyaları, Mendil Oyaları, Kese Oyaları, Mevlit Örtüsü Oyaları

Kompozisyon Şekillerine Göre; Ana Motif Tekrarı, Ana-ara Motif Tekrar, Aralıksız (sıra)(su) Motif, Motiflerden Oluşan Dokular

Kullanılan Bezeme Türlerine Göre; Geometrik Bezeme, Bitkisel Bezeme, Soyut (sembolik) Bezeme, Figürlü Bezeme, Nesneli Bezeme türleri var.

Sergimizde mevcut olan İğne Oyalarının yanı sıra Namrun ( Çamlıyayla) iğne oyalarıyla ilgili bilgileri biraz daha açmak istiyorum.

Metin Kala: Çok memnun olurum Nurlu Hanım.

Nurlu Erkan:  Bugün yaşam savaşı veren iğne oyaları sadece Türk kadınına özgü bir el sanatıdır.  Türkiye’de, Namrun (Çamlıyayla) ,Rize, Konya, Bursa, Kastamonu, İzmir çevresi, Balıkesir, Gönen, Kütahya, Gediz, Muğla, Bafra, Ordu çevresi ile Bolu’da kadınlar tarafından işlenmektedir.

Namrun İğne Oyaları kimi zaman iletişim aracı olarak kullanılmıştır: Anadolu insanı geleneksel yaşantısının gereği olarak tüm yaşanmış ve yaşanmamış duygularını büyük bir içtenlikle iğne oyaları aracılığı İle dile getirmiştir. Namrun iğne oyalarının birer name ve sözsüz konuşma aracı olarak kullanıldıkları görülmektedir.

Örneğin yeşilin çeşitli tonlarıyla işlenen oyalar, yeni gelinin evinden ve eşinden memnun olduğunun, sarı renkli oyalar ise memnun olmadığının ifadesidir. Çakırdikeni isimli oya; gelinin kayınvalideye “Bana diken gibi bakma” mesajını iletirken, mor sümbül âşık kızı, pembe sümbül miras kalmış kızı, beyaz sümbül bağlılığı anlatır. Başına bir oyalı yazma örten gelin, eşi ile arasının iyi olmadığını anlatmaya çalışır. Yayla Gülü gençlik ve güzellik ifadesidir. Yonca, dilek ve şans olarak kullanılır. ‘Altmış Akıl Yetmiş Fikir’ isimli oya fikrin akılla birlikte daha önemli olduğunu anlatır. Namrun iğne oyalarında tespit edilen 85 örnekte başta çiçek, böcek, geometrik biçimler ve işlenmeyle uygun başka şeylerin de konu edildiği, bunlardan özellikle çiçeklerin gerçekçi bir biçimde, öteki konuların ise özgün anlatımla gerçekleştirildiği görülmüştür. Ortak renkler Yeşil Sarı ve Sarının tonlarıdır.

Kimi zaman doğadan esinlenerek doğa motifleri işlenmiştir.

Kimi zaman yaşadıkları çağa tanıklık yapmıştır. ( “Otel Odaları” isimli oya, otelcilik geleneğinin oyası, üretildiği bölgedeki yerleşim ile ilgilidir.)

Kimi zaman kadının boş zamanını değerlendiren uğraş olmuştur.

Toplumsal yönüyle kadınların sosyalleşmesine katkı sunmuştur:  Kadınların toplanarak bir arada işlenmesiyle, kadınlar arasında dayanışmanın artmasını, paylaşımın gelişmesini sağlamıştır. Bir arada İğne Oyası işleyen kadınlar arasında anlatılan öyküler, masallar; sorulan bilmeceler halk edebiyatımızın gelişmesine katkı sunmuştur. Bütün bunların yanı sıra işleyen kadınlar için önemli bir gelir kaynağı oluşturmuş aile ekonomisine katkı sağlamıştır.

Metin Kala: İzninizle Nurlu Hanım burada okurlarımıza bir soru sormak istiyorum; bütün bunları biliyor muydunuz? Ben bilmiyordum. Diyorum ki;” Oya” İşlerine sahip çıkılmalı. Ekonomik, kültürel, sosyal değere sahip bu gelenek; gelişerek güçlenmeli. Bizler Ulus Gazetesi olarak her tür desteğe hazırız. Nurlu Hanıma böylesine özgün bir çalışma yaptığı kültürel, sosyal değerlerimize sahip çıktığı için teşekkür ederiz. Düşündüğü projelerini hayata geçirmesini dileriz. Bizlere zaman ayırarak değerli bilgileri Ulus Gazetesi okurları ile paylaştığı için ayrıca teşekkür ediyoruz. 

Nurlu Erkan: Asıl ben teşekkür etmek istiyorum Metin Bey. Ulus Gazetesi gibi bir gazetede bilgi paylaşmak benim için onurdur. Ulus Gazetesinin kimliği ve misyonunu çok iyi biliyorum. Çocukluk, gençlik yıllarımızda evimize giren tek gazeteydi diyebilirim. Atatürk’ün kurduğu, başyazarlığını yaptığı; milli mücadele hareketini örgütleyen, yaygınlaştıran, bir toplumu adeta eğiten bir gazete de; Ulus Gazetesinde çalışmalarımı anlatma ayrıcalığını yaşadığım için çok mutluyum.

Metin Kala: Peki, Nurlu Hanım şimdi de biraz sizden söz edelim. Ulus Gazetesi okurlarına kendinizi tanıtır mısınız?

Nurlu Erkan:  1952 Tarsus doğumluyum. Orta ve liseyi Adana Özel Ayas Kolejinde bitirdikten sonra 1973’ de Ankara Gazi Yabancı Diller Eğitim Enstitüsü İngilizce Bölümünden mezun oldum,1974 ‘de evlendim. Ayas Koleji ve Anadolu Lisesinde toplam beş yıl çalıştıktan sonra 1980’ de Çukurova Üniversitesinde İngilizce okutmanı olarak göreve başladım. 1991’ de Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesinde Lisans eğitimini tamamlayarak,1993’ de Birmingham, Aston Üniversitesinden tezsiz yüksek lisans diploması aldım.

1990 sonrası görev yaptığım Ç.Ü. YADİM de Hizmet İçi Eğitim Koordinatörlüğü, Yönetim Kurulu Üyeliği ve AB Proje Birimi Koordinatörlüğü gibi görevlerde yer aldım. Bu arada iki yıl Cambridge Üniversitesinin yurt dışı COTE programında eğitmenlik yaptım; ayrıca, Milli Eğitim Bakanlığı, İngiliz Kültür ve İNGED (İngilizce Öğretmenleri Derneğinin) işbirliği ile oluşturulan Milli Eğitime bağlı okulların hocalarına yönelik yaz okulu programlarında, iki yaz dönemi eğitmen olarak çalıştım.

2007’ de Çukurova Üniversitesinden emekli olduktan sonra STK’larda AB projeleri hazırladım ve yürüttüm. Yurt dışında toplam 43 ülkeye farklı amaç ve nedenlerle ziyaretlerde bulundum,  2010’da Cumhuriyet Halk Partisinden siyasete girdim. Şu an CHP de Kadın Kolları MYK’ da Akdeniz bölgesi ve Uluslararası İlişkiler sorumlusu olarak görev yapmaktayım. Aynı zamanda Adana KA.DER  Yönetim kurulu üyeliğini de yürütüyorum. ‘Büyüyen Şiirler’ adlı bir şiir kitabım ile İngilizce iki mesleki makalem var.

Metin Kala: Evet, değerli Ulus Gazetesi okurları sohbet güzel, konu uzun projenin ilerleyen safhalarında yeniden buluşmak üzere; Nurlu Hanıma teşekkür ediyor, yanından ayrılıyoruz.  Tuz Hanında sergilenen “Oya İşlerini” görmeyi ihmal etmeyin diyoruz.

15.12.2014

Ulus Gazetesi