Biberci esnafının bitmeyen çilesi

tarafından
8121

Her yıl Şubat ayında toprağa atılan tohumlar; umutların serilmesidir Çukurova topraklarına.  On binlerce ailenin ekmek kapısıdır ekiminden hasadına, hasadından tüketiciye ulaştırılmasına kadar…  Tadı başkadır, kokusu başkadır, lezzeti başkadır Karaisalı Biberinin, özünde emek vardır, umut vardır. Toprağa düştüğü günden, pazar tezgâhlarına gelene kadar çok uzun bir süreç yaşar; nazlı bir gelin misali. Önce tohumlar serilir toprağa; tohumlar dönüşür ştillere. Sonra Ştiller ekilir toprağa; umuda dönüşür serpilip büyüdükçe. Sevdalıdır Adana’nın kavurucu sıcaklarına ta ki koparılana kadar gövdesinden; düştü mü ırgat çuvallarına kısadır ömrü. Son adımı biber tezgâhlarında atılır; sunulur halkın beğenisine. Hayran kitlesi vardır Çukurova topraklarında, asla salça almaz; salçasını kendi eliyle yapar, tek tek yıkar temizler, çekildikten sonra damlara, balkonlara, bahçelere serer salçalarını sarı sıcak güneşlerde kurutmak için. Tiryakileri vardır kıştan sipariş verir Adana’daki dostlarına.  Bırakılırsa kendi haline; biber üreticisinden, tezgâhta satıcısına kadar bakar başının çaresine. Vefalıdır Karaisalı Biberi aç bırakmaz üreticisini, nakliyecisini, satıcısını. Ekmeğini kazanır on binlerce insan. Ancak nedense her yıl aynı zorluklar çıkarılır Biberci esnafına; son adımlar atılacakken.

Kurulmuştur tezgâhlar umutla; aylardır verilen emekler kazanca dönüşmek üzereyken karşılarında Adana Büyükşehir Belediye Ekiplerini bulurlar. Yıkarlar tezgâhları umutlarıyla birlikte. Dizlerinin bağı çözülür tezgâhları kuran satıcının ve ta uzaklarda hasat yapan ırgatın. Toprak sahibinin, komisyoncunun, nakliyecinin, hamalın…   Pazar alanı sınırlıdır, ömrü kısadır Karaisalı Biberinin. Her yıl kurulan tezgâhları yıkmak, on binlerce insanın umutlarını yıkmak, ekmeklerini almak demektir; ellerinden. Öfkelerini kabartmaktır alın teri sahiplerinin.  İşte burada sözü sahiplerine bırakmak gerekiyor. Biber üreticisinin, satıcısının, nakliyecisinin, hamalın sözüne kulak vermek gerekiyor. Kalkıp gidiyoruz Bibercilerin yanına, karışıyoruz aralarına Ulus Gazetesi olarak dertlerini dinliyoruz.  Esnafların yanına yaklaşırken birisi çarpıyor gözümüze; güneşten yanmış,   yorgun, ter içinde, bir o kadar da öfkeli…

“Bakın görün on binlerce insanın umudu biz Biberci esnafı ne haldeyiz? Bin bir emekle, masrafla yetiştirilen Karaisalı Biberlerini bakın hangi şartlarda, nasıl satmaya çalışıyoruz görün, görün de yazın. Avrupa ülkelerinde olsa bu eşsiz Karaisalı Biberi, özel korumaya alınır, üreticisi desteklenir. Biz de neler geliyor başlarına? Üreticiyi kendi ellerimizle yok etmeye çalışıyoruz adeta. On binlerce insanın ekmek kapısı olan Karaisalı Biberi, on binlerce insanın dert kapısına dönüştürülüyor maalesef. Çok şey istemiyoruz, sadece engel olmayın yeter diyoruz. On yıllardır satış yaptığımız yerler var. Tüketici oraları bilir, oralardan alışveriş yapmak ister. On yılların verdiği alışkanlıklarla aynı yerlere gelir bulamayınca bizleri, karşısına çıkan ilk satıcıdan alışveriş yapar.  Bu durum yanılmasının, kandırılmasının halk deyimiyle kazıklanmasının kaçınılmaz olduğu andır. Bizler maliyeye, belediyeye kayıtlı, her tür vergilerini ödeyen, ürünleri kalite kontrol aşamasından geçen, tartı aletleri ( Kantar) kontrol edilen esnaflarız. Ekmeğimizi çok zor kazandığımız için, müşterilerimizin ekmeğine de sahip çıkarız. Yani hak geçmez bizde. Ürünümüz neyse odur, arasına, altlara çürük, çarık karışmaz; kantarımız gram şaşmaz. Dışarıda başıboş satıcılar var, bazen kamyonet arkasında, bazen at arabası üstünde, bazen de seyyar tablalarda. Hiçbir denetimi yok. Kantarı kontrolsüz; yani kendine tartar…  Nedense burada tezgâhlarımızı neredeyse başımıza yıkan Büyükşehir Belediyesi ekipleri bunlarla baş edemez. Soruyorum size neden?

Biberci esnafının sözünün yavaşladığı yerde söze giriyorum; merhaba arkadaşım, nasılsınız Ulus Gazetesi’nden Metin Kala sizleri dinlemeye geldim, sorunlarınızı anlatmanız için buradayım, dediğimde mahcup bir şekilde “ya kusuruma bakmayın, görüyorsunuz yaşadıklarımızı; ben Rüştü Dere “ dedikten sonra hoş geldin diyor. 

Öfkeli esnafımız Rüştü Dere’nin öfkesine hak vermemek elde değil. Açık alanda Çukurova’nın 50 dereceye varan kavurucu sıcağı altında işini yapmaya çalışıyor; yani binlerce üreticinin üretmiş olduğu Karaisalı Biberini güneşin altında satmaya çalışıyor. Haklısın Rüştü kardeşim, haklısın. Yaşadıklarınız zulümden de öte… Biz Ulus Gazetesi olarak yanınızdayız, sorunlarınızı anlatmanız için buradayım. Buyurun sizi dinliyorum, diyor sözü Rüştü Dere’ye bırakıyorum.

Rüştü Dere biraz durakladıktan sonra; hangi Ulus, şu bizim eski Ulus mu diyerek soruma soru ile karşılık veriyor.  Evet, Atatürk’ün kurucusu olduğu Ulus Gazetesi, dediğimde oldukça keyiflenerek arkasına dönüyor şuradan çay söyleyin bize çocuklar diyor. Başlıyor anlatmaya; bir anlamda baba mesleğimiz olan Karaisalı Biberi ile zeytin yetiştiriciliğini 1985 yılından beri yapıyorum. Geçen yıla kadar satış alanlarımızda herhangi bir sorun yaşamadan işimizi yapıyorduk. Geçtiğimiz yıl Büyük Şehir Belediyesi ekiplerinin tezgâhlarımızı yıkmak istemesiyle sorunlarımız başladı. Bu yılda devam ediyor.  Bulunduğunuz bölgelerde bu şekilde satış yapamazsınız denilerek tezgâhlarımız yıkıldı. Yapılan şey on binlerce insanın ekmeğiyle oynamaktır, zulümdür. Bize verilen zararın yanı sıra Adana halkı da cezalandırılmaktadır. Büyükşehir Belediyesinin bizlere bugün için satış yapabileceğiniz yer diye gösterdiği yer “Büyükşehir Belediyesi Hal Kompleksi” dir. Burası da şehir dışındadır. Tüketicinin Hal Kompleksinden evine kadar olan mesafeye ödeyeceği nakliye ücreti, biber fiyatının üstüne çıkar. Dolayısıyla hiç kimse kalkıp oralara alışveriş için gitmez.  Ürünler ziyan olur, üretici, satıcı, komisyoncu, nakliyeci herkes ama herkes zarar eder, mağdur olur. Tüm yetkilileri duyarlı olmaya davet ediyoruz. Aklıyla, mantığıyla, vicdanıyla düşünmeye çağırıyoruz. Yazıktır, günahtır on binlerce aile ekmeğini bu işten çıkarıyor. İnsanların ekmeğiyle oynamanın vebalini büyüktür; gelin çözün sorunumuzu, rahat bırakın bizleri evimizin çocuklarımızın rızkını çıkaralım…

Rüştü Dere’nin Karaisalı Biberi Üreticileri, satıcıları, komisyoncuları, nakliyecileri, ırgatları, hamalları adına bulunduğu samimi istekler karşısında oldukça hüzünleniyoruz.  Yasa tanımaz, kanun tanımaz arsızın, hırsızın, kalleşin hoş görüldüğü hatta hiç görülmediği bir dönemde alın terinin karşılığı için dişiyle, tırnağıyla gece/ gündüz demeden çalışan insanların, çalışmalarına şu veya bu sebeple engel olmak ya da işlerini zorlaştırmak ne aklın, ne de vicdanın kabul edebileceği şeydir. Ulus Gazetesi olarak bizler de diyoruz ki; insanların alın teriyle, ekmeğiyle uğraşılmaz! Umarız yetkililer Kanal Köprü Biber Pazarından (eski) Rüştü Dere’nin ağzından yükselen çığlıkları duyar. Evet, çığlık diyorum çünkü Kanal Köprü Biber Pazarından ( eski) yüklesen sessiz çığlıklar var. Esnaf barut fıçısı, patlamaya hazır bomba gibi. Büyük çoğunluğunun tek geçim kaynağının burada kurulan tezgâhlar olması gerginliği daha da arttırıyor. Bu tezgâhlara izin verilmezse kışın ne yer, ne içer çoluk çocuğum diye düşünen insanlar var.  Rüştü Dere ile sohbetimiz sürerken yanımıza yaklaşan birisi alnındaki teri silerken; nedir çilemiz, 20 yıldır bu işi yaparım, böyle zulüm görmedim diyor.  Hadi kendimizden vazgeçtik şu kadının ne suçu var diye kucağında çocuğuyla güneşin altında biber çuvallarının arasında gezinen kadını gösteriyor. Yazıktır, günahtır bu yapılanlar diyor. Haklısın, haklısın dediğimde, Rüştü Dere’nin Hoş geldin baba diyerek ayağa kalktığını görüyorum.  Gelen kişi Ali İhsan Dere; yani Rüştü Dere’nin babasıymış. Tam bu sırada adının Vedat Şentürk olduğunu öğrendiğim kişi çayları tazeleyeyim mi abi, diyor.  Ardından ekliyor, şimdi bütün bunları yazacak mısın? Çektiğimiz bunca rezilliği, eziyeti? Evet, evet yazacağım gardaş diyorum Adana şivesiyle.  Yazmakla kalmayıp takipçisi de olacağız diyorum.  Kalkmak zor, dert çok, sohbet güzel; ama yapacak çok işimiz var diyerek müsaade istiyorum.   Bizler Ulus Gazetesi olarak yanınızdayız diyorum.  Öfkeleri biraz yatışıyor, biraz umut doluyor içlerine; keşke diğer ulusal basın da, yerel basın da sizler kadar, Ulus Gazetesi kadar duyarlı olsa diyorlar el sallarken…    Umarız Yetkililer sorunu çözer, umarız gerginlikler biter.    

19.08.2013

Ulus Gazetesi