Yıllardır unutturulmaya çalışılan Cumhuriyet kazanımları, laik, demokratik, Atatürkçü devlet anlayışı Cumhuriyetin 100. Yıl kutlamalarında aleni bir tavra dönüştü.

Cumhuriyetin 100. Yıl etkinliklerini görkemli bir şekilde kutlamak yerine İsrail Filistin savaşını bahane ederek kutlamaları birçok yerde ertelemek ya da çok sönük bir şekilde yapılmasını sağlamaya çalışmak gözlerden kaçmadı.

Amaç belli. Sandılar ki kendileri istemezse bu halk Cumhuriyetin 100.Yıl kutlamalarına ilgi göstermez dolayısıyla yapılacak etkinlikler de sönük bir şekilde geçer.

Peki, ne oldu? Beklediklerinin, istediklerinin tam tersini halk tüm yurtta 29 Ekim kutlamalarını dillere destan bir şekilde gerçekleştirdi. Halk akın akın Ankara’ya Anıtkabir’e koştu. Cumhuriyete bağlılıklarını göstererek başta kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere tüm şehitlerimizi saygıyla andı, şükranlarını sundular.

Cumhuriyetin nimetlerinden faydalanarak, Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğunda oturan kişi de döndü onlarca savaştan sonra, yıkılmış bir imparatorluk, işgal edilmiş topraklar üzerinde bağımsızlık savaşı vererek canları, kanları pahasına kurdukları cumhuriyeti o günün koşullarını, imkânlarını, yaşanan süreçlerini göz önünde tutmadan rakamlarla karşılaştırma yaptı.

Bunun adı yanlış hesaptır. Savaşlardan sonra yokluk içinde kurulmuş bir cumhuriyet ve o yokluklar içerisinde kurulmuş onlarca fabrika, tesis, banka vs satarak sözde ekonomiyi düze çıkarmaya çalışanlar cumhuriyetin ilk dönemlerini eleştiremez. O cumhuriyet ki, yıkılmış işgal edilmiş Osmanlı’nın borçlarını öderken bugün ülkeyi borç batağına sürükleyenlerin kıyaslama yapmaya kalkışmaları gülünçtür.  

Böyle bir şeyi Cumhuriyetin 100. Yılında yapmak ise bir niyeti aleni açığa vurmaktır…