Koronavirüs salgınını uzun süre halktan gizleyen hükumetin, salgını açıklamaya mecbur kaldığı noktaya kadar, salgını önlemek adına hiçbir hazırlık yapmadığı, gereken önlemleri almadığı açıkça görülüyor. Bunun en somut kanıtı umreye giden 21 bin insan için hiçbir önlem alınmamış olmasıdır. Bugün, bu insanlar kontrolsüz bir şekilde tüm Türkiye’ye dağılmış durumda. Başka bir kanıt ise bu kadar kısa sürede virüsün neredeyse tüm Türkiye’de görülmeye başlanmış olmasıdır.

Ve ne yazık ki koronavirüs salgını bu kadar büyük tehlike haline gelmişken dahi hükumetin yaptığı dişe dokunur bir hazırlık yok. Ne ekonomide, ne sağlık sisteminde, ne de salgının kontrol altına alınabilmesi için yapılan ciddi, gözle görülür bir çalışma yok. Yaptıkları tek şey gerçekleri gizlemeye çalışmak. Bu kadar büyük bir salgın ile mücadele halktan gerçekleri gizleyerek yapılmaz, yapılamaz.
Bugün sosyal medyada, whatsapp gruplarında koronavirüs salgını ile ilgili tedavi gören insanların mesajları paylaşım rekorları kırıyor. Ve büyük bir kısmı isyan ediyor. Hastanelerin yetersizliğinden, personelin eksikliğinden, ekipman yokluğundan bahsediyorlar. Üstelikte birçok insanın hastanelere gitmeyerek kendi başına salgını atlatmaya çalıştığından bahsediyorlar. Doktorlar ” Mecbur olmadıkça hastanelere gelmeyin; çünkü salgın yüzde kırk beş oranında hastanelerden yayılıyor “diyorlar. Bir hükumet için bundan daha kötü bir şey olabilir mi? Bir hekim ya da sağlık çalışanı hastaneleri güvenli bulmuyorsa orada hükumet çökmüş, görevini yapamıyor demektir. Halkının sağlığını koruyamayan, hastasını tedavi edemeyen bir hükumet salgını önleme konusunda başarı sağlayamaz.
AKP hükumeti halkın gözünde güvenini yitirmiş bir hükümettir. Bu güveni yeniden kazanmadığı sürece salgını kontrol altına alması mümkün değildir. Halkın güvenini yeniden kazanması sadece ve sadece koronavirüs konusunda tüm gerçekleri, başından itibaren bütün çıplaklığıyla halka anlatmasıdır. Bu halk ancak o zaman durumun vahametini kavrar ve mücadelede üzerine düşeni yapar. Aksi halde durum kaçınılmaz olarak her geçen gün daha kötüye gider.
Burada CHP Genel Merkezi ile başta Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Aydın gibi Cumhuriyet Halk Partili belediyeleri kutlamak gerekiyor. Tam da CHP ideolojisine uygun halkçı bir politika uyguluyorlar. CHP Genel Merkezi, Sağlık Bakanlığı tarafından salgın açıklaması yapıldığı günden itibaren düzenli olarak basın açıklamaları ile kamuoyunu bilgilendiriyor. Hükümetin ve bakanlığın yapması gerekenleri tek tek açıklıyor, hükumet olarak alınması gereken önlemleri anlatıyorlar; yani Recep Tayyip Erdoğan’ın her fırsatta yaptığı gibi olayı siyasi şova dönüştürmüyor, salgının kontrol altına alınabilmesi için hükumete koşulsuz destek sağlıyorlar.
CHP’li belediyeler ise kısıtlı olanaklarla bu halkın unuttuğu koşulsuz desteği vatandaşlara sunuyor. 65 yaş üstü insanların alışveriş ihtiyaçlarını CHP’li belediyeler karşılıyor. Ayrıca belirlenen ihtiyaç sahiplerine evlerinde sıcak yemek servisleri yapılıyor. Birçok CHP’li belediye 1 Mart tarihinden sonra işsiz kalan insanlara nakit yardımlarına başladı. Su ödemelerinde ertelemeler yapılıyor, özellikle öğrencilerin, 65 yaş üstü abonelerin ödemelerini süresiz erteliyorlar. İl ve ilçeleri dezenfekte etme çalışmaları yürütüyor, maske, eldiven gibi kişisel korunma malzemeleri dağıtıyor, Sahra Hastaneleri kuruyorlar. Kısacası hükumetin yapması gereken ne varsa CHP Genel Merkezi ile CHP’li belediyeler yapıyor. Kurdukları Kriz Merkezleri ile vatandaşa güven veriyorlar, her an yanlarında olduklarını halka hissettiriyorlar. Ya onlar da olmasaydı? Ya hala İstanbul, Ankara, Adana gibi belediyeler AKP’de olsaydı.
Düşünsenize halk can derdindeyken Kanal İstanbul Projesinin ihalesini yapan bir AKP zihniyeti, Ankara, İstanbul, Adana gibi Büyükşehir belediyelerini nasıl bir rant merkezine dönüştürürdü. Allah korumuş. Sanırım CHP’nin sloganını yürekten haykırmanın tam zamanı. “CHP varsa herkes için var!”. Teşekkürler CHP. Teşekkürler CHP’li Belediye Başkanları. Halkın umudu, halkın gururu oldunuz.