Uygarlık ve Demokrasi

tarafından
1139

Uygarlık denildiğinde demokrasi, demokrasi denildiğinde, uygarlık akla gelir. Bunun nedeni; uygarlık ve demokrasi kavramlarının birbirlerini tamamlıyor olmasıdır. Uygar olmayan bir ülkenin, demokratik olması mümkün olmadığı gibi, demokratik olmayan bir ülkenin de uygar olması söz konusu olamaz. Demokratik uygar ülkeler her şeyden önce kendi toplumunun toplumsal sorunlarını çözerek, bireylerin yaşam seviyesini yükseltmeli; toplumsal adaleti sağlayarak hukukun üstün olduğu, kişilerin kendilerini yasal ve anayasal düzende( hukuk güvencesi altında hissettiği) özgürce ifade edebildiği koşulları yaratabilmelidir. Bunun yanı sıra kendi tarihi ile uluslar arası tarihi de çok iyi bilmelidir. Herhangi bir ülkenin siyasi tarihini eleştirir, o dönemin siyasal olaylarını değerlendirirken, kendi tarihinde yaşamışlıklarını da göz önünde bulundurmalıdır. Kendi tarihi ile ilgili öz eleştiri yapmamış bir ülkenin, başka bir ülkenin tarihini yargılama hakkı olamaz.

Bugün için Fransa’nın yaptığı budur; yani kendi tarihi ile hesaplaşmadan, öz eleştiri yapmadan, başka bir ülkenin tarihi ile ilgili karar vermeye kalkışıyor. O da yetmezmiş gibi ” benim kararımı kabul etmeyenler hapis cezası ile cezalandırılır” diyerek yasa çıkarmaya çalışıyor.

Böyle bir kararın kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur. Hiçbir ülkenin parlamentosunun böyle bir karar alma hak ve yetkisi de yoktur. Tarihte yaşanmış acı olaylar ile ilgili araştırmalar yapacak, belgeler ortaya koyacak, konu hakkında düşünceler üretecek kurum asla ve asla parlamentolar olamaz. Parlamentolar, siyasi kurumlardır. Dolayısıyla parlamentolarda alınacak her karar, siyasidir. Tarihin belirli dönemlerinde yaşanmış olduğu iddia edilen konuları araştıracak, doğruluğu ya da yanlışlığı konusunda sonuca ulaşacak kişiler tarihçilerdir; siyasetçiler değil. Ancak bugün için Fransa ile birlikte 20 den fazla ülke sözde “Ermeni soykırımını”  kabul etmiştir. (  Arjantin, Ermenistan, Belçika, kanada, Şili, Kıbrıs Rum Kesimi, Fransa, Almanya, Yunanistan, Litvanya, Lübnan, Hollanda, Polonya, Rusya, Slovakya, İsveç, İsviçre, Vatikan ve Venezuela. Bu ülkelerin yanı sıra ABD’deki 50 eyaletten 42 ‘si ile Britanya’yı oluşturan ülkelerden İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’nın yerel meclisleri yaşanılanları “soykırım” olarak tanıyor. Bununla birlikte İsviçre “ Soykırım olmamıştır” demeyi kanunla suç saymıştır.)

Bu durumun en büyük nedeni, uluslararası arenada kendimizi yeterince anlatamamış olmamızdır. Soykırımın yaşandığı iddia edilen yıllar, 1. Dünya Savaşı’nın yaşandığı yıllardır.  Osmanlı Devletinin güç kaybettiğini düşünen Ermenilerin imparatorluğa karşı başkaldırdığı bu yıllar, çok büyük acıların yaşanmasına sebep olmuştur. Adı geçen olay bir ayaklanmadır. Ayaklanma sırasında işlenen korkunç cinayetler, yağmalar, tecavüzler vardır. Rusya’dan destek alarak, bölgeyi cehenneme çeviren Ermeni örgütleri vardır. Ermeniler ile Kürtler ve Çerkezler arasında yaşanan çatışmalar vardır. Ve bunların sonucunda zorunlu olarak alınmış ve uygulanmış Tehcir kararı vardır. Tehcir uygulanması sırasında yaşanılan istenmeyen olayların, tespit edilen sorumluları en ağır şekilde cezalandırılmıştır. Yaşanılan olaylar asla soykırım olarak adlandırılamaz. Soykırım; aynı ulustan, aynı soydan, aynı dinden olan insanların oluşturduğu bir topluluğu, bilinçli ve planlı bir şekilde yok etme, ortadan kaldırma girişimidir. Oysa 1915 yılında yaşananlar sadece ve sadece ayaklanmalara karşı müdahale niteliği taşımasının yanı sıra savunma refleksi ile gerçekleşen olaylardır. Bununla birlikte Ermeniler, Kürtler ve Çerkezler ile yöre halkları arasında yaşanmış kontrolsüz çatışmalar vardır. Yaşanılan şey asla soykırım değildir.

Bu düşünceye katılmayanlar olabilir, tartışabilir; ancak ben onların suçlu olduğunu, benim gibi düşünmedikleri için cezalandırılması gerektiğini söyleyemem, isteyemem.  Öyleyse ne, Fransa ne de başka bir ülke bana nasıl düşüneceğimi, neye karar vereceğimi yasa yoluyla kabul ettiremez. Uygar, çağdaş ve demokratik bir ülke de böyle bir şey olmaz, olamaz. Yasalar ile insanların düşüncesi sınırlandırılamaz, belirlenemez.  Bu yapılırsa o ülkenin uygar ve demokratik bir ülke olduğu söylenemez.

Konu ile ilgili her tür düşünce belirtilebilir, tartışılabilir. Karşılıklı belgeler ortaya konabilir; ancak hiçbir kurum, kişi ya da kuruluş(parlamentolar dâhil) benim düşüncemi kabul edeceksin; yoksa suç işlemiş olursun, diyemez. Uygarlık ve demokrasi kavramları bu anlayışı içermez, kabul etmez…

Ulus Gazetesi 20.12.2010