Günlerdir atılan naralar, çekilen nutuklar boşa çıktı. Hani diyordu ya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; Fırat’ın doğusu bizim hassas olduğumuz noktadır. Kimse sabrımızı zorlamasın, bir gece ansızın gireriz. Aylardır girilecek yerin enlem ve boylamı dahi dillendirildikten sonra “nasıl bir gece ansızın “oluyor onu da anlamadık; ama neyse…

Amerikalı yetkililerle konuştuk, anlaştık. Amerikalı yetkililerle bu konuyu konuştuk. Amerikalı yetkililere kesin kararlı olduğumuzu belirttik.  Amerikalı yetkililerle birçok konuda anlaştık gibi peş peşe ve birbiriyle çelişkili açıklamalardan sonra Amerikalı bir askeri heyet geldi yerleşti.  Sözde ABD ile birlikte oluşturulan Müşterek Harekât Merkezinde yer alan bu heyetle birlikte Suriye’nin kuzeyinde  “Güvenli bölge “oluşturulacak.

Daha önce birçok kez yazmış, ABD ile birlikte PYD’ye dönük bir harekâtın yapılamayacağını belirtmiştik.  Böyle bir söylem insan aklıyla alay etmek demektir.  ABD PYD’ye orta doğudaki müttefikim diyecek, PYD’ye her türlü savaş malzemesi verecek, buna zırhlı araçlar da dâhil, sonra dönecek Türkiye ile birlikte PYD’nin olduğu bir bölgede sözde” Güvenli bölge “ oluşturacak. Hadi canım sende…

ABD Suriye’nin kuzeyi, Fırat’ın doğusunda oluşturulacak güvenli bölgede yer alacaksa, bu durum ABD için “ Güvenli bölgenin neresi olacağına ben karar veririm “ demektir.  Ve amaç Türkiyeyi PYD’den korumak değil, PYD’yi Türkiye’den korumaktır; yani bölgede Türkiye’nin hareketlerini kontrol altına almak demektir.  Boş verin siz bizimkilerin attığı naraları, çektiği nutukları…

Bu arada unutulan bir konuya da dikkat çekmiş, Suriye’de hiç kimse Rusya’nın istemediği bir şeyi yapamaz , Suriye’de neyin yapılıp, neyin yapılmayacağına Rusya karar verir demiştik.  Ve dün Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova açıklama yaptı. “Suriye topraklarında düzenlenecek tüm askeri harekâtlar için Şam’ın onayının alınması gerekir. “

Bu demektir ki; Suriye’de adım atmak istiyorsanız muhatabınız Esad’dır; yani Suriye’nin resmi devlet başkanıdır. Öyle diyor Rusya. Ne olacak şimdi? Oturduk mu şapa?